
Çevre ve İklim
Kolektif 972Seçkide yer alan öyküler, “Çevre ve İklim” temasını gerek önceleyerek gerekse de metnin arka planına gizleyerek yol alıyorlar kitap boyunca. Yaşadığımız köyden ait olduğumuz dünyanın diğer ucuna, küçük bir ağacın varlık nedeninden kentlerin soluğuna çöken yapılaşmalara, yurdu yağmalanan bir fidenin çığlığından, orman gölgesi bulamayan hayvancıkların telaşına değin; süregiden yıkımlar, talanlar ve göçler can buluyor bu öykülerde. On beş öykünün çıkışı ve uzun yolculuğu farklı olsa da, bu trajik sonu hazırlayanın kim/kimler olduğu konusunda hepsi hemfikir: İNSAN…
Okur, ilkinden son öyküye kadar kendi duruşunu ve davranış biçimini de gözden geçirecektir. Çünkü her öykünün eli, yanımızda yöremizde görünenlere, eksilenlere ve kaybedilenlere apaçık dokunuyor. Dürüst, sağlam ve içten anlatımlı bu öykülerin kurguyu aşan gerçekliğe dönüşmesi, okura; dünyanın bir yok oluşa doğru gittiğinin canlı canlı gösterimi olacaktır kuşkusuz. Bu anlamıyla da öyküler, insanlığın tarihsel yerini sorgulamanın bilinciyle omuz omuza yürüyor…
Her yazar, kendi anlatım diliyle ve biçemiyle yer alıyor seçkide. Yerel bir deyişin sıcaklığından evrensel sözün kucaklanmasına uzanan bu farklı anlatımlar, öykü kitabının da apayrı bir zenginliği…
Katkıda bulunan yazarlar:
Meral Çiçeklidal, Ganime Gülmez, Tijen Ergönen, Gülay Gökçen, Selin Önen, Dilek Taş Arslan,Tuğba Turan, Zozan Çetin,Erkan Solmaz, Selma Sayar, Necla Akdeniz, Abdullah Kara, Habib Umut Kaygısız, Habib Umut Kaygısız, Melisa Parlak, Utku Şahin.
Kitaptan:
Mavi gökyüzünün altında boylu boyunca uzanmış, bedenimin ne zaman çürüyeceğini bilmeden sevinçle etrafıma bakındım. Bu dibinde durduğum koca ağaç, yapraklarımı yalayıp geçen sıcak rüzgâr, üzerimden geçerken gövdemi gıdıklayan karıncalar, hepsi aynı rüyanın kopmaz parçaları gibi etrafımı sarmıştı. Güneş aslında ne kadar parlak, dünya ne kadar da büyüktü. Rüzgâr, Asuman’ın eski şefkatli elleri gibiydi. Parçalanmış köklerim toprağa değdikçe hissettiklerimin yanında anladıklarım hatırladıklarım da çoğalıyordu sanki. Var gücümle bağırmak seradakilere; ‘’Mavi gökyüzü gerçekmiş!’’ diye haykırmak geçti içimden ama artık beni duyamayacak kadar uzaktaydılar. İçinde bulunduğum özgürlük duygusuyla, kendimi bütün ağırlığımca toprağa bıraktım. Ağacın dalından koca kanatlarıyla siyah bir kuş inip domateslerimin birini gagalamaya başladı. (Beyaz Gökyüzü / Dilek Taş Arslan)
